Savunma Sanayisinde Performansa Dayalı Lojistik - Birinci Bölüm

Savunma Sanayisinde Performansa Dayalı Lojistik - Birinci Bölüm




Lojistik faaliyetler alanında PDL



En küçük taktik seviyeden, operasyonel harekata ve bunların da ötesinde genel stratejinin devamının sağlanabilmesi için sürekli bir lojistik desteğe ihtiyacı vardır. Bu kavramdaki lojistik tanımı; hem askeri ihtiyaçları, hem de sivil sektörün kaynak relokasyonunda (yeniden yerleştirme) fayda sağlamaktadır.

Bunlardan hem sivil hem askeri alanda yaklaşık otuz yıldır kullanılan bir yöntem olan performansa dayalı lojistik (PDL) en önemlilerinden biridir. Genellikle hava yolu şirketleri ve motor üreten firmalar tarafından kullanılan PDL, lojistik unsurların satın alınması yerine; ihtiyaç duyulan hizmetin performans seviyesinde alınmasını öngören bir yaklaşımdır.

Daha geniş bir tanımla PDL;
... yetki ve sorumlulukların kesin hatlarıyla belirlenmiş olduğu uzun dönem lojistik destek sözleşmeleriaracılığıyla bir sistemin, performans hedeflerini karşılamak ve sistemin optimum seviyede hazır olmasını sağlamak için tasarlanan; entegre, makul maliyetli bir performans paketi olarak, satın alınmasıdır.

PDL sayesinde lojistik desteğin;
sistem hazır bulunma kabiliyetini arttırarak, uzun vadeli destek sözleşmeleri ile ürünün değil, çıktılar üzerinden ele alınmasıdır.

PDL sisteminin ortaya çıkma nedenleri nelerdir?

Küreselleşmiş ve birçok ekonomik kısıtları olan günümüz organizasyonlarında, temel lojistik ihtiyaçların karşılanması bile güç olurken, özellikle savunma sanayisi gibi çok karmaşık yapıya sahip bir sektörde PDL gibi maliyetleri azaltan ve sisteme dinamizm katan bir sistemin gerekliliği açıkça ortaya çıkmıştır.

Başarılı bir PDL’nin sisteme eklenmesi;
tedarik zincirindeki değişkenlerin sayısını azaltacak, sistemin durumsal uygunluğunu, yüklenici karlılığını ve muharip (asker) kapasitesini/etkinliğini arttıracaktır.

PDL, yeni operasyonel destek konseptine yakındır. PDL stratejisi;
askeri hazır olma kabiliyetini, - performansa dayalı sözleşmelerle- kaynağı değil sonucu satın alarak arttırır.

PDL sözleşmeleri; neyin gerektiğini belirtir, nasıl sağlanacağıyla ilgilenmez (DAU, 2005).

PDL’in kritik silah sistemlerinin ve ekipmanların lojistik devamlılığının; parçalar, eğitim, bakım ve teknik servis gibi ayrı girdi değerlerine odaklanmak yerine, mali yönden karşılanabilir silah sistemlerindeki durum gibi çıktı değerlerine entegre paketler üzerine oturtulmuştur (DAU, 2005).

PDL süreci genel olarak;
sonuçlar için ölçülebilir açık yolları destekler ve müşteri beklentileri odaklı bir set içerir.

Bu beklentiler performansa dayalı sözleşmelerde (PDS) asker ile proje yöneticisi (PY) arasında kararlaştırılır. PY, sözleşmeyi PDS ile yapar, ürün destek entegratörü (ÜDE) ve ürün destek sağlayıcılarını (ÜDS) da sürece katar. Tedarik PY’si süreçte, ölçülebilirliği sağlamaktan ve bu hazırlıkları desteklemekten sorumludur (Openshaw, 2006). ÜDE’ler ve ÜDS’ler hükümetten de, özel sektörden de olabilirler. Performansları, asker ihtiyaçlarını destekledikleri sözleşme matrisleriyle ölçülür.

PDL’in odak noktası;
kapsayıcı performans çıktılarını almak ve sağlayıcıyı destekleyerek, nasıl özel olarak başarı sağlayacaklarına karar vermelerini sağlamaktır. PDL, güvenilirlik ve idameyi arttırarak, bileşen talebini azaltmayı çabalar (Krieg, 2005).

PDL; sonuca dönük, performans odaklı ürün destekleme stratejisidir. Sözleşme, sistem ya da ürünün performansı üzerinden yapılır. Amacı;
Sistemin hazırda bulunma ve güvenilirliği
Kısa bakım süreleri
Düşük maliyet.

PDL sözleşmesinin farklılık göstermesi; ödeme şartlarındaki, sözleşme süresindeki ve desteğin verilme seviyesindeki değişikliklerden kaynaklanır. Hizmette farklı destek seviyelerinde sunulan özelliklerin, devlet sorumluluğuna mı yoksa firma sorumluluğuna mı bırakılacağı belirlenmelidir. Bir diğer seçenek ise, devlet ve özel sektörün projede birlikte çalışmasıdır.


Ülkemizdeki Uygulamaları

Ülkemizin de uluslararası organizasyonlarda bulunmasıyla PDL, üzerinde konuşulmaya başlanan bir konu olmuştur. Örneğin; Orgeneral Babaoğlu kompozit teknolojik imalat tesisi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAI) tesislerindeki açılışında;
(...) F-35 uçaklarının getirdiği yeni teknoloji ve bizler için yeni bir lojistik uygulama olan performansa dayalı lojistik sistemi Türk Hava Kuvvetleri bünyesinde yeniden yapılanma ve altyapı çalışmalarını da tetiklemiştir. Havacılık altyapı ve sistem mühendisliği tecrübesi yüksek, hava ikmal bakım merkezi komutanlarının mevcut tesis ve altyapısının, savunma sanayii firmalarının da kullanımına açılması için çalışmaların başlatılmıştır”bahsetmiştir (Hürriyet, 08 Kasım 2008).

Aynı şekilde TBMM 2008 yılı Genel kurulunda da değişen lojistik sistemlerin Türkiye için öneminden bahsedilmiştir;(…) şu anda Silahlı Kuvvetlerde kullanılan lojistikten tamamen farklı bir lojistiğe geçilecektir. Performansa dayalı lojistik denmektedir buna. Bu, askerî yönetim yerine firmanın kontrol yönetimi denmektedir. Yani firmalar uçakların bakımlarını yapacaklar, idamesini sürdürecekler. Ortaklık olan o dokuz ülkenin firmaları veya ileride katılacak ülkeler, büyük oranlarda Amerikan ve İngiliz firmaları lojistiği götürecektir. Bu, tamamen ayrı bir olaydır. Özellikle ülkemizde bu sistem kullanılmamaktadır. Aksi hâlde bu sisteme geçişin de bir bedeli vardır ve tamamen yabancı firmalara bağlı hâle gelmektedir. Dolayısıyla, millî gayelerle yapabileceğimiz birtakım harekâtlarda sıkıntılar doğacaktır. Lojistik sistemde kendi firmalarımızın ciddi bir yetenek kazanması için yine bu işin pazarlığını sürdüren Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Savunma Bakanlığı ciddi pazarlıklar yapmak zorundadır (Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı 23. Dönem 2. Yasama Yılı 105. Birleşim 15 Mayıs 2008 Perşembe).



Sonuç olarak; projelerin lojistik altyapısında iki temel kavramın ön plana çıktığını görüyoruz, bunlar;
Maliyet Tasarrufu ve Operasyonel Hazırlık'tır.

Bu iki temel kavramdan anlaşılıyor ki; PDL yönetiminde tam bir etkinlik durumu söz konusudur. Etkinliğin sağlanabilmesi için, projenin operasyon sonrasında değil, süre devam ederken sistemin geliştirilmesi ve kontrol edilmesi ve sonunda da entegre edilmesi gereklidir.

Ayrıca PDL’nin tercih edilme nedenleri ve faktörleri;
Bakım, operasyon ve yeni savunma sistemlerinin destek maliyetlerinin yüksek olması,
Lojistik dönüşüm ve hükümet tarafından istenen diğer eylemlerin farklı bir araca ihtiyaç duyması,
Asker için, kullanıcı bekleme süresinin azalması,
Savaş kabiliyetinin yükseltilmesi için silah sistemlerinin modernizasyonu,
Silahların kısıtlı durumlarında çözümlere ihtiyaç duyulması,
Özel firmalara kaydırılmış lojistik destek operasyonlarında bürokratik düzeyde çok sayıda belgeye ihtiyaç duyulmasıdır.




Bir sonraki makalemizde PDL sisteminin geleneksel yaklaşımdan hangi yönleriyle farklı olduğunu ele alacağız.