II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Soğuk Savaş döneminin de bittiği, hatta 'Soğuk Savaş 2' diyebileceğimiz bir dönemi yaşamaktayız
Çift kutuplu dünyadan, tek kutuplu dünyaya geçen güvenlik ortamı, bu atmosferi uzun süre devam ettiremeden çok kutuplu ve katmanlı bir hal almıştır. Bağımsız ve devlet dışı aktörlerin silaha ve teknolojiye kolay ulaşımı, savaş sahnesinden insan unsurunun çekilmesi (de-humanization) düşüncesiyle de karmaşık bir hale doğru evrilmektedir.
Temelinde devlet bekasını sağlamak/devam ettirmek olan “Milli Güvenlik Stratejisi” ve mevcut istikrarlı durumun devam "ettirilebilme" zorunluluğu güncel tehdit algısıyla zorlu bir sürece girmiştir. “Asimetrik Tehdit” denilen olgular bile güncelliğini kaybederek, yerini “Çok Katmanlı Harp”e bırakmıştır ve değişmeye de devam etmektedir. Olguların, tarafların ve teknolojinin çok hızlı değişmesi sonucu mevcut güvenlik stratejisi de bu frekansa uygun olmalıdır.
Bu çerçevede:
1. Günümüzde hızla gelişen teknolojiye ve güncel tehdit değişimlerine ayak uyduracak bir savunma sanayi üretimi tabanı oluşturmak gerekmektedir.
2. Ar-Ge’ye yapılacak süreklilik gösteren bir yatırım iradesi, deneyim aktarımı ve gerçek ihtiyacın belirlendiği bir büyük stratejinin ortaya konması düşünülmelidir.
3. Çok disiplinli bir oluşum olan savunma sanayisine, ihtiyaç doğrultusunda diğer sanayi kollarından teknoloji aktarımı yapılabilmesi için kanun ve tüzük değişimlerinin sağlanması faydalı olacaktır.
4. Uluslararası alanda sektörde söz sahibi olan firmaların pazarda oluşturdukları güdülemeye maruz kalmadan, milli güvenlik stratejisi göz önünde bulundurularak savunma sanayii şekillendirilmelidir.
5. İhtiyaçların, taktik seviyedeki kuvvetlerden başlayarak belirlenmesi önemlidir. Savunma sanayiinin, bu ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenmesi gerekmektedir. İhtiyaca yönelik üretim, hem sanayi üretimine talep sağlayacak, hem de ihracata yönelik olduğundan ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
6. Yerel ve milli olarak üretilemeyen teknoloji ve bileşenlerin, ithalat zorunluluğu olmayan, üretime hızla geçişinin sağlanabileceği, hali hazırda üretilebilecek ikameleriyle değiştirilerek milli imkânlar güçlendirilmelidir.
7. Silahlı kuvvetlerimizi şekillendirecek olan milli güvenlik stratejisi, savunma sanayi ve kuvvetlerin müşterek çalışmasının sonucu olduğu gibi, sivil paydaşlar da bu sürece katılmalıdır.
8. Özellikle Türkiye’nin coğrafi jeopolitik avantajına uygun deniz gücüne ek önem verilmelidir. “Mavi Vatan Savunması”; geliştirilecek stratejilerin merkezinde tutularak, reform bunun etrafında şekillendirilmelidir.
9. Çağımızın bir gereği olan hava ve uzay teknolojilerine de dikkat edilmesi, İnsansız Hava Sistemleri (İHA) üzerinde durulması ayrıca önemli bir diğer konudur.
10. Ülke bekasına yönelik önlemler; “Mavi Vatan” savunmasından, “Uzay” ve “Hava Sahası” kontrolüne ve son olarak da “Siber Güvenlik” sistemlerinin bahsi geçen sistemlerle entegre edilmesiyle somut anlam kazanacaktır.
11. En önemli öz kaynak olan insan kaynağı yönetiminde; sıfırdan yetiştirmek yerine, elde var olan deneyim ve bilgi sahibi insan kaynağının etkin ve hızlı bir şekilde sektöre yeniden kazandırılması, sürdürülebilirlik için de kazanılan uzman kadronun eğitimlerle deneyim ve bilgi aktarımına katkı sunması önemlidir.
Muzaffer Ünsaldı / USMER GÜVENLİK KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
Bu yazı "Savunma Sanayii Vizyon Planı için Öneriler" adı altında 11.04.2018 tarihinde Aydınlık Gazetesinde yayınlanmıştır.